Öyle tahmin ediyorum ki; şimdi nasıl herkesin sosyal medya hesabı varsa, o zamanlarda da blogların yaygınlaştığı dönemlerde neredeyse çoğu kişinin blog açtığı ve muhakkak bu tarifi Hatice'de görüp yaptığına eminim. Bahsettiğim yıllar ise, 2000'li yılların başı. Tam 17 yıl geçmiş.
Blogcular bilirler, bir heyecanla blog komşusundan yeni gördüğü, yeni keşfettiği tarifi yapmak için, saat, gün gözetmeksizin yapıp, hemen bloga link vererek ve nereden almışsa tarifi oraya bir hevesle yorum bırakarak tarifi eklerdi. Çoğu blogda hemen yorum yazar, kendi bloguna davet ederdi :)
Şimdi sosyal medya nedeniyle blogların çoğu rafa kaldırıldı. Tıpkı "pabucu dama atılmış" sözündeki gibi.
Ben de o zamanlar yemek yapmaya heveslendiğim ve en çok o zamanlar mutfakta uzun uzun zamanlar geçirdiğim yıllardı. Şimdi ise, mutfakta çok fazla vakit geçiremesem de, bana huzur veren, beni mutlu eden, bir çeşit terapi diye adlandırdığım mutfak bana en iyi gelen yer. Yemek yaparak mutlu olmak yani. Bir de yapılan yemeği sunmak asıl mutlu eden.
İşte özel günleri en çok bu yüzden seviyorum. Bir çeşit insanları bir araya getirmeye vesile olan günler. Tanıyanlar çok iyi bilirler beni, çok eskiden yemekler düzenler, etkinlikler oluştururdum sevdiğimiz arkadaşlarımızla bir arada olmak için. Her şey eskide kaldı. Her şey eskiden daha da güzeldi sanki. hayat aynı hayat, bizler aynı.. Ama teknolojinin ilerlemesiyle değişen şeylere ayak uydurmak zoraki oldu neredeyse. Teknoloji ilerlese de asıl değişen, asıl gerileyen ise iletişim oldu. Telefonla aramak, konuşmak yerine; sosyal hesaplardaki eklenen fotoğraflara beğeni ve yorum iletişimin yerini tutar gibi sanılıyor. Gitgide uzaklaşılıyor iletişimden haberimiz olmadan.
Sosyal medyayı rafa kaldırıp, blogu güncel tutmak ve iletişimi güçlendirmek dileğiyle :)
İşte özel günleri en çok bu yüzden seviyorum. Bir çeşit insanları bir araya getirmeye vesile olan günler. Tanıyanlar çok iyi bilirler beni, çok eskiden yemekler düzenler, etkinlikler oluştururdum sevdiğimiz arkadaşlarımızla bir arada olmak için. Her şey eskide kaldı. Her şey eskiden daha da güzeldi sanki. hayat aynı hayat, bizler aynı.. Ama teknolojinin ilerlemesiyle değişen şeylere ayak uydurmak zoraki oldu neredeyse. Teknoloji ilerlese de asıl değişen, asıl gerileyen ise iletişim oldu. Telefonla aramak, konuşmak yerine; sosyal hesaplardaki eklenen fotoğraflara beğeni ve yorum iletişimin yerini tutar gibi sanılıyor. Gitgide uzaklaşılıyor iletişimden haberimiz olmadan.
Sosyal medyayı rafa kaldırıp, blogu güncel tutmak ve iletişimi güçlendirmek dileğiyle :)
Malzemeler:
- 1 litre süt
- 1/2 paket margarin
- 2 su bardağı şeker
- 1 paket vanilya
- 2 su bardağı + 2 yemek kaşığı un
- Ceviz
- Tarçın
Yapılışı:
- Un ile yağı kavurun. Şekeri ekleyip kısık ateşte kavurmaya devam edin. Sütü azar azar ekleyip, çırparak pişirin. Oldukça yoğun bir muhallebi kıvamına gelip pişince, ocaktan indirin. Vanilyayı ekleyip 10 dk çırpın.
- Üzerini kapatıp, 2-3 saat buzdolabında dinlendirin. Soğuyunca ceviz büyüklüğünde parçalar alıp, kasede karıştırdığınız ceviz ve tarçından koyup kapatın. Hindistan cevizi serpilmiş tepsiye dizip, her tarafının Hindistan cevizine bulanmasını sağlayın. Afiyet olsun.
* Servis etmediğiniz zaman, buzdolabında, ağzı kapalı şekilde saklayın, aksi takdirde kuruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder